Haberler
GAÜ'DEN
AKYAR, “MISIR DENİZ SINIRI BELİRLEME ANLAŞMASINI TÜRKİYE İLE YAPSAYDI ŞU ANDAKİNDEN YAKLAŞIK %10 CİVARINDA DAHA FAZLA DENİZ ALANINA SAHİP OLACAKTI”
Girne Amerikan Üniversitesi (GAU) Siyasal Bilimler Fakültesi Öğr.Üy., GAÜ Uluslararası Diplomasi Okulu ve Güvenlik Araştırmaları Merkezi Direktörü Yrd. Doç. Dr. Sadık Akyar, Yunanistan- Mısır anlaşmasını değerlendirdi
Yrd. Doç. Dr. Sadık Akyar, Yunanistan ve Mısır tarafından deniz yetki alanlarının sınırlandırılması anlaşmasının yapılması, ekonomik gündemi takip eden Türkiye’nin gündemine aniden girdiğini belirterek, bu anlaşmanın şaşırtıcı olmadığını, öncesinde sinyallerini verdiğini söyledi.
Akyar değerlendirmesinin devamında ise şunları söyledi;
“Yunanistan, Mısır ve GKRY arasında yakınlaşma uzun süreden beri devam etmekteydi. Aslında bu yakınlaşmayı biraz da biz alevlendiriyorduk. Mısır ve Yunanistan arasındaki tarihi bağ ile, Türkiye ve Mısır arasındaki tarihi bağlar mukayese bile yapılamayacak şekilde Türkiye lehine olmasına rağmen, gelinen aşamada bu anlaşma maalesef imzalanmıştır. İmza töreninde Mısır tarafının Yunanistan ile ilişkileri anlatırken 1955 yılında Süveyş Kanalının genişletilmesi esnasında Yunanistan’dan gelen 55 asker ve bir kaç pilottan övgü ile bahsedilmiş, bunun ötesinde bir ilişkiden bahsedilememiştir. Hâlbuki Osmanlı İmparatorluğu’nun bir paşası tarafından yönetilen ve eyalet olan Mısır ile Türkiye’nin bağları azımsanmayacak kadar kuvvetli olmasına rağmen, şu anda ilişkilerimizin bu denli kopuk olması ayrı olarak sorgulanmalıdır.
Peki bu anlaşma öncesinde neler yaşanmıştır. Türkiye Geçen hafta içerisinde Meis güneyinde “Oruç Reis” araştırma gemisi ile yapacağı araştırmalar için NAVTEX (Denizcilere Bildiri) yayımlamıştır. Ancak daha sonra özellikle Almanya’nın araya girmesi ve Yunanistan tarafından yapılan olumlu açıklamalarla, söz konusu araştırmanın şimdilik ertelendiği açıklanmıştır. Aslında bunun hemen akabinde Yunanistan’ın böyle bir hareketi, uluslararası ilişkilerde; ideolojik, dini, mezhepsel ve başka sebeplerden çok “ulusal çıkarların” önemli olduğu bir kez daha anlaşılmıştır. Öte yandan Yunanistan’ın bu davranışının, uluslararası alanda “güvenilmez” olduğunu bir kez daha kanıtlamıştır.
Peki anlaşmadan sonra bölgede neler yaşanabilir. Anlaşmanın imzalanması ile birlikte medya ve sosyal medyada Mısır-Yunanistan anlaşmasının haritaları yayımlanmış ve bu haritalara göre yorumlar yapılmaya başlanmıştır. Ancak yazının hazırlandığı ana kadar resmi olarak herhangi bir harita yayımlanmamıştır. Hatta Mısır tarafından “Türkiye anlaşmanın sınırlarını gördüğünde, şaşırabilir” türünden açıklamalar dahi yapılmıştır.
Dışişleri Bakanı Sayın Çavuşoğlu tarafından anlaşmanın “yok hükmünde” olduğu açıklaması yapılmıştır. Bu nedenle önümüzdeki günlerde özellikle Türkiye-Libya Deniz Sınırı bölgesinde Türkiye ve Yunanistan deniz ve hava kuvvetleri tarafından gergin anlar ve olaylar yaşanacağı muhakkaktır. Ancak Mısır ile böyle bir ihtimalin çok düşük olduğu değerlendirilmektedir. Çünkü sözde anlaşmada muhtemel Yunanistan-Mısır deniz sınırı Türkiye’nin Mısır ile yapacağı muhtemel sınır ile uyuşacağı öngörülmektedir. Hatta, Mısır deniz sınırı belirleme anlaşmasını Türkiye ile yapsaydı şu andakinden yaklaşık %10 civarında daha fazla deniz alanına sahip olacaktı. Bu nedenle, aslında Mısır Hükümeti tarafından Mısır halkının da hak ve menfaatleri zarara uğratılmıştır.
Bundan sonra neler yapılabilir konusuna baktığımızda ise şu konuların ön plana çıktığı öngörülmektedir.
-Türkiye Dış Politikada cephesini çok genişletmiştir, her yerde kuvvetli olmak istediğinizde hiç bir yerde kuvvetli olamazsınız. Stratejide kuvvet tasarrufu ve gayret birliği önemli konulardandır.
-Cepheyi daraltmak için ilk etapta Suriye, İsrail, ikinci aşamada Mısır ile ilişkilerimizi normalleştirmeli ve bu ülkeler ile Doğu Akdeniz’de işbirliğine önem vererek enerjimizi belirli noktalara toplamak bizi rahatlatacaktır. Yani etkin diplomasi, gambot diplomasisi ile birlikte kullanılmalıdır.
-Diğer iki konu ise daha önce de gündeme getirdiğimiz, Gazi Mustafa Kemal Atatürk tarafından belirtilen konulardır. “Asıl olan iç cephedir. Bu cephe bütün milletin oluşturduğu cephedir. Dış cephe, ordunun düşman karşısındaki silahlı cephesidir. Memleketi temelinden yıkan iç cephenin çökmesidir”. Bu nedenle içte daha birleştirici hareket edilmesi dış politikaya da olumlu yansıyacaktır.
-Yunanistan-Mısır Anlaşmasının imzalanması ile birlikte Lübnan’da devasa boyutta bir patlama olmuş, Türkiye’de ise döviz kurları anormal bir şekilde, kısa sürede yükselmiştir. Bu nedenle yine Ulu Önder’in dediği gibi “ Siyasi ve askeri zaferler iktisadi zaferler ile taçlandırılmazlarsa, kalıcı olamazlar” sözüdür. Şu anda Türkiye’nin önündeki en önemli ve yakın tehlikelerden birisi şu andaki ekonomik problemleri yöneterek çözmektir. Çünkü biz şundan eminiz ki TSK kendisine verilecek her türlü görevi yapmayı muktedirdir. “