17 HAZİRAN DÜNYA ÇÖLLEŞME İLE MÜCADELE GÜNÜ VE MEDYANIN ROLÜ

Haberler

GAÜ'DEN

17 HAZİRAN DÜNYA ÇÖLLEŞME İLE MÜCADELE GÜNÜ VE MEDYANIN ROLÜ



Girne Amerikan Üniversitesi İletişim Fakültesi Yeni Medya Bölüm Başkanı Dr. Kamil Kanıpek, 17 Haziran Dünya Çölleşme ile Mücadele Günü ve Medyanın Rolü konulu demeç yayımladı. 

Birleşmiş Milletlerin, dünyadaki çölleşme ve kuraklık riskine dikkat çekmek ve farkındalık oluşturmak amacıyla 1994’te aldığı bir kararla 17 Haziran Dünya Çölleşme İle Mücadele Günü ialan edilmiştir.

GAÜ İletişim Fakültesi Yeni Medya Bölüm Başkanı Dr. Kamil Kanıpek, 17 Haziran Dünya Çölleşme ile Mücadele Günü ve Medyanın Rolü konusunda yaptığı açıklamada şunları söyledi;

“Çölleşme ve kuraklık, günümüzde yaşamı tehdit eden en önemli unsurların başında geliyor. Ne yazık ki gittikçe doğanın yapısını bozuyoruz ve birçok uzmana göre bu bozulma her geçen yıl artarak devam ediyor. Birleşmiş Milletlere göre daha önceden üretken olan iki milyar hektardan fazla arazi bozulmakta. Doğal ekosistemlerin % 70 ten fazlası ya tahrip edilmiş ya da dönüştürülmüş. 2050’ye kadar bu rakamın daha artmasından endişe ediliyor. 2030 yılına kadar, gıda üretimi için 300 milyon hektar daha fazla alan gerekiyor. Yine uzmanlara göre çeşitli insan faaliyetleri yüzünden sera gazı salınımının artması ile birlikte iklim değişikliği tetikleniyor. Sayılanların da ötesinde oldukça iç karartıcı daha birçok veri bulunuyor. Tüm bu olumsuz sonuçların elbette insanların ve tüm canlıların yaşam alanlarının daralmasına, göçlere, vb. diğer vahim sorunlara yol açtığı biliniyor.

Çölleşme ve kuraklık sorunu, alanında birçok uzman ve araştırmacının da ifade ettiği gibi global bir sorundur ve iklim değişikliğiyle de ilişkilidir.

Ekonominin sürdürülebilirliği, sosyal ve kültürel yaşamın kalitesinin artması, her anlamda kalkınma ancak doğa ile doğru bir iletişim kurularak gerçekleştirilebilir. Bunun olabilmesi için de bazı alışkanlıklarımızı gözden geçirmemiz gerekiyor. Yaşam biçimlerimiz, aşırı üretim ve tüketim birbiriyle bağlantılı olarak doğa üzerinde tahrip yaratabiliyor. Dolayısıyla burada bilinçli olmak ve harekete geçmek önem kazanıyor.

İnsan hayatı sürerken, dünyamızın da tüm kaynaklarıyla ve doğal yapısıyla sürdürülebilirliği ancak bilgilendirme, farkındalık yaratma ve harekete geçip bir şeyler yapmakla mümkün olabilir. Biz de GAÜ İletişim Fakültesi olarak toplumsal yaşamın değişmez bir parçası sayılan yenilik ve değişim kavramlarını sürdürülebilirlik çerçevesinde öğrencilerimize benimsetirken, doğanın ve yaşamın sürdürülebilirliği arasındaki bağa dikkati çekmeye çalışıyoruz. Gençleri ne kadar eğitebilir, bilinçlendirebilirsek işte bu yeni jenerasyon dünyamızı kurtarabilir. Bu olumsuz gidişatı durdurmak için hala şansımız var. Bunun için geç kalmış değiliz. Gençler çok dinamik, toplumsal, sosyal ve ekosistemle ilgili konulara oldukça duyarlı ve harekete geçmeye de daha çok hazır. Elimizde gerçekten çok fazla imkan var. En önemlisi teknolojinin iletişim alanına sağladığı kolaylıklar. Bugün sosyal medyadaki bir paylaşım, ormanların yangınlardan korunmasında, okyanuslardaki kirliliğin azaltılmasında hem hükümetleri, hem uluslararası organizasyonları hem de bireyleri tetikleyici etki yaratabiliyor. Çölleşmenin dünya üzerinde yaratacağı kötü sonuçlar hakkında, yeni medyanın interaktiflik gibi özellikleri, bilim adamları ve çevre örgütlerinin, kamuoyu oluşturma ve harekete geçilmesi anlamında daha fazla katkıda bulunabiliyor. 

Medya, bu konudaki olayları, faaliyetleri, kampanyaları, bilimsel verileri, filmleri, belgeselleri daha fazla haberleştirebilir, ön plana çıkarabilir. Böylelikle daha bilinçli bir toplum yaratılmasına katkı sağlayabilir. Diğer yandan, medya, hükümetler ve insanlar üzerinde sömürüye dayanmayan, yaptıklarının sonuçları hakkında daha bilinçli ve sürdürülebilir yöntemlere geçiş için baskı yaratabilir ve yaratmalıdır da.”